İşte o an! Mülakatınız gayet iyi devam ederken birden karşı taraf İngilizce soru yöneltiyor. Özgeçmişinizde çok iyi derecede İngilizce bildiğiniz yazılı. İşte şimdi bunu göstermenin zamanı. Peki akıcı ve kendinizden emin bir şekilde cevap verebiliyor musunuz? Yoksa ter içinde kalıp, görüşmeciden soruyu tekrar etmesini mi rica ediyorsunuz?
İngilizce mülakatlar son yıllarda iyice yaygınlaştı. İyi derecede İngilizce bilgisi, birçok ilanda aranan özelliklerin başında geliyor. Şirketler pozisyona ve işe alım politikasına göre hem yazılı hem sözlü sınav yaparken, bazısı da sadece sözlü sınav (mülakat) tercih ediyor. Bu aşamalara gelmeden önce ilk yapılacak şey, göndereceğiniz özgeçmişte dil seviyenizi (konuşma becerinizi de!) açıklıkla yazmak, gerçek dışı bilgiden kaçınmak. Yani utanılacak duruma düşmemek.
Peki, sözlü sınavlarda neler soruluyor? Nelere bakılıyor? Başvuran adaylar en çok nerede sıkıntı yaşıyor? İnsan Kaynakları Danışmanlık şirketleri Profil Internationaldan Pelin Polat ve Hill International Türkiyeden Hazar Candan Wilson yanıtladı.
Pelin Polata göre, adaylar en çok İngilizce olarak kendini ifade etmede sıkıntı yaşıyor. Teorik bilgileri güçlü olsa bile özellikle pratikte zorlanan adayların sayısı epey yüksek. Gençlerin heyecandan kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını söyleyen Hazar Candan Wilson ise adayların bir türlü kelimeleri bir araya getiremediklerini, konuyu toparlayamadıklarını vurguluyor.
Önerisi şu: Bu tür durumlarda adayı mümkün olduğunca rahatlatmak, konuyu değiştirip, belki kısa bir süre Türkçe’ye dönerek rahatlatmak ve sonrasında İngilizce’ye dönmek benim tercih ettiğim bir yöntem. Aksi takdirde sağlıklı bir değerlendirme yapmak mümkün olmuyor.
Türkçe’den farklı değil
Mülakatlardaki temel hedef adayı yakından tanımak, beklentilerini anlamak ve pozisyonun beklentilerine ne kadar uygun olduğunu saptamak. Adaylara başta hobileri veya kişilik özellikleri gibi daha rahat ve kolay cevap verebilecekleri rahatlatıcı sorular soruluyor, hemen ardından kendisini hangi açılardan bu işe uygun gördüğü veya şu ana kadarki sorumlulukları soruluyor.
Şirketlerin öncelikleri
Pelin Polat ve Hazar Candan Wilsona göre işe alım yapacak şirketlerin öncelik sırası ise şöyle:
- Akıcılık ve telaffuz.
- Adayın ifadelerinin açık ve anlaşılır olması gerekiyor.
- Aday kulağa çok batan bir hata yapmadığı sürece gramer öncelikli değil.
- Kelime bilgisi de önemli. Kelimeleri hatırlayamayıp çok tıkanıyorsa, bu da iletişimde aksaklık yaratıyor.
- Adayın iş hayatında İngilizce’yi nerede, ne şekilde ve kimlerle iletişimdeyken kullanacağına bakılıyor.
Yönetici işe alırken…
Yöneticilerle yapılan görüşmelerde de beklentiler farklı değil:
- Adayın kendisini rahat ve etkin bir şekilde ifade edip etmediklerine dikkat ediliyor.
- Günlük çalışma ortamlarında İngilizce’yi sık kullandıkları için yöneticilerle tüm görüşme İngilizce yapılabiliyor.
- Yönetici adayı çok uluslu bir ortamda yurtdışına raporlayarak çalışıyor ise yabancı dilde mülakat yapma gereği duyulmuyor.
- İkinci dil şartı varsa, o dilde de mülakat yapılıyor.
Türk çalışanların seviyesi
Özgeçmişte belirtilen dil seviyesinin mülakatlarda sorun yarattığı düşünülse de, son dönemde bu durum değişmeye başlamış. Özgeçmişine benim İngilizce seviyem çok iyidir yazıp, dili iyi konuşamayan adaya pek rastlanmıyor. Sözlü sınavlarda yurt dışında uzun süre yaşama veya okuma imkanı bulanlar ile İngilizce eğitimine ortaokulda başlamış ve Anadolu Lisesi, kolej benzeri okullardan mezun olmuş adaylar doğal olarak sağlam bir altyapıya sahip oldukları için ise diğer adaylara kıyasla daha başarılı oluyor. Son dönemde çalışanlarının dil eğitimini destekleyen firma sayısının artması da olumlu bir gelişme.